Çağdaş Türk sanatının dinamo taşlarından Eyüboğlu, çift sanatçı kimliğine sahip bir isim. Hem edebiyat hem de resim gibi Türkiye’de iki güçlü alanda eser üretmiş olan Bedri Rahmi Eyüboğlu, hepimizin ismen de olsa tanıdığı bir sanatçı. Sanatçının aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, bende hazırladığım bu yazıyı yayınlayarak kendisini anmak istedim. Burada aslında Eyüboğlu’nun sınırlı şekilde bir biyografisini değil, sanatçının bu iki kimliğini göz önüne alarak eserlerini incelememize olanak sağlayacak detayları göreceğiz.
Bedri Rahmi Eyüboğlu 1911 Giresun doğumlu bir sanatçımız. Kendisinin ailesinde de çokça sanatçı ve önemli iş insanı yer alıyor; babası Mehmet Rahmi Eyüboğlu zamanında bir milletvekili, kardeşi Sabahattin Eyüboğlu hem çevirmen hem yazar, kız kardeşi Mualla Eyüboğlu ise Türkiye’deki ilk kadın mimarlardan biri. Kendisi gibi eşi Eren Eyüboğlu’da bir ressam. Hatta bazı eserleri birbirlerinin resimsel tarzlarına oldukça benziyor, ayırt etmesi bile zorlayabiliyor insanı.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun resme olan ilgisini ve yeteneğini keşfeden sanatçı Zeki Kocamemi olmuştur. Kocamemi, Eyüboğlu’nu keşfettiğinde kendisi daha lisede eğitim görüyordu. Zeki Kocamemi ise Eyüboğlu’nun okuduğu Trabzon Lisesi’ne resim öğretmeni olarak atanmıştı o sıralar. Lise dönemi Eyüboğlu için aslında oldukça verimli bir dönemdi, sanatçı ilk şiirlerini de lise zamanında yazmıştı.
1929 yılında Sanayii Nefise Mektebi’ne giren Eyüboğlu burada da İbrahim Çallı ve Nazmi Ziya Güran gibi Türk resminin baş isimlerinden eğitim aldı. Léopold Lévy’nin atölyesinde de çalışan sanatçı, dönemin her ressamı gibi Paris tozu yutmak adına Fransa’ya giderek yeni sanatçılarla tanışıp onların eserlerini inceleme şansı elde etti. 1932’de Eyüboğlu, Paris’te bir ay kadar André Lhote Atölyesi'nde çalıştı. Eyüboğlu’nun Paris seyahati aslında sanatçının yeteneğini, aldığı ilhamlarla pekiştirerek tekniğine ve stiline bambaşka bir özgünlük kattığı bir süreç olmuştur.
Bu dönemlere tekabül eden Eyüboğlu’nun “İlham Perisi” adlı tablosu, sanatçının renk ve motif bağlamında Fransız ressamlar Paul Gauguin ve Henri Matisse’den ne kadar etkilendiğini gözler önüne serer.
Doğu - batı sentezi açısından oldukça ustalıklı bir iş çıkaran Eyüboğlu, bir süre Henri Matisse’e duyduğu ilgiyle resimler yaparken ilkel kavimlerin sanatlarını da inceler. Bu dönemde Eyüboğlu’nun resimlerinde dekoratif unsurlar göze çarpar. Paris’de geçirdiği sürede, Batılı sanatçıların Doğu’ya ait sembolleri ve motifleri tasvir edişleri Eyüboğlu’nu hayli etkilemiştir.
İleride eşi olacak kendisi gibi ressam olan Ernestine Letoni yani Eren Eyüboğlu ile tanışmalarından sonra, iki sanatçının eserleri birbirine benzemeye, hatta zaman zaman ayırt edilmesi zor hale gelmeye başlamıştır. Özellikle sanatçıların aynı dönemlerde ele aldıkları nü çalışmalar, yeni bir sentez arayışı ile şekillenen ortak bir resimsel dil oluşturmalarına katkı sağlar.
1936 tarihli “Hamam” çalışması Eyüboğlu’nun nü temasında gerçekleştirdiği önemli bir örnektir. Güzel Sanatlar Fakültesi’nin diploma yarışmasında sergilenen bu yapıt, Eyüboğlu’nu birinci yapmıştır. Eyüboğlu’nun bu eseri, şu an en meşhur Bedri Rahmi Eyüboğlu tabloları arasındadır. Eserde, Cézanne’ın “Les Grandes Baigneuses (Büyük Yıkananlar)” serisinden oldukça etkilenildiği aşikardır. Bununla beraber renk kullanımı açısından da İbrahim Çallı’nın stilinden izler taşıdığı söylenilebilir çalışmanın.
Bedri Rahmi’nin, polikrom çalışmalarına örnek teşkil eden eserleri (Fotoğrafçı ve Salı Pazarından başlıklı resimlerinde gördüğümüz gibi), sanatçının “yerli van Gogh” olarak anılmasına bile neden olur bir noktada. Yoğunlukla kullandığı sarılar ve maviler bize post-empresyonist sanatçı van Gogh ile bütünleşen parlak paleti çağrıştırır. İstanbul manzaraları ile birleştirdiği doğaya dair unsurlar, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eserlerine sıkça konu olmuştur.
1940’lı yıllarda Bedri Rahmi Eyüboğlu, eserlerinde daha da özgünleşmeye başlar, dönemde Türk resmindeki gelişmelere bağlı olarak yerelliğe daha çok önem verdiğini görürüz sanatçının. Çağdaş Türk sanatının formunu bulmasında büyük rol oynayan “On’lar Grubu” nun habercisi olan “Yeniler Grubu” yine bu yıllarda Eyüboğlu’nun ve öğrencilerinin geleneksel olanı modernleştirme çabalarının kaynağını oluşturur. Sanatçının on öğrencisinin temsil ettiği ve Eyüboğlu sanatının etkisi altında şekillenen “10’lar Grubu” aslında, günümüzde Türk sanat tarihi incelemelerinde de çok köklü ve önemli bir oluşumu gözler önüne serer.
Batı sanatında belki de daha çok Fovizm ile ilişkilendireceğimiz Eyüboğlu’nun sanatsal anlayışı, Türk modernizminde resim alanında daha önce denenmemişi deneyerek ve bunu köklerden kopmayarak çok önemli bir değişimin kapısını aralamıştır. Gelenekler, modern resim kadar etkili ve değerli olmuştur Eyüboğlu için.
Bedri Rahmi’nin sadece resimlerinde değil, şiirlerinde de egemen olan Anadolu hayatı ve kültürü, sanatçının yaşamının sonuna kadar vazgeçmediği bir temadır. 1950’li yıllarda Eyüboğlu çeşitli gazetelerde yazmaya başlar. Bu dönemde sanatçının şiir kitapları ve ilk düz yazı kitabının çıktığını biliyoruz. Şiir yazma tutkusundan da vazgeçemeyen sanatçı, sanatın ve edebiyatın içinde kendisine zengin ve ayrıcalıklı bir dünya kurmuştur.
ÇAKIL
Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar Bir gelincik açılır ansızın Bir gelincik sinsi sinsi kanar Seni düşünürken Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır Deliler gibi dönmeğe başlar Döndükçe yumak yumak çözülür Çözüldükçe ufalır küçülür Çekirdeği henüz süt bağlamış Masmavi bir erik kesilir ağzımda Dokundukça yanar dudaklarım Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde.
1950’li yıllarda Eyüboğlu, yurt dışı dönüşünde katıldığı D Grubu Ressamları’nın etkisiyle, Kübizm etkili daha geometrik kuruluşlu bir sanatsal anlayışa yönelir. Bu yıllar sanatçının geleneksel motiflere ve özellikle Bizans mozaiklerine ilgi duyduğu döneme denk gelir. Sanatçının Doğu sanatlarından en çok etkilendiği alan olan Bizans sanatı ve mozaikleri, birçok yapıtına ilham kaynağı olmuştur. Çok geniş bir alanda eser üreten Eyüboğlu, mozaik, hat sanatı, minyatür, fresk, çini ve halın süslemeleri yaparak Türk resminde belki de çok yönlülük kavramının altını bu denli doldurabilen sayılı sanatçılardan olmuştur.
Alışılmışın dışında bir renk paletine yönelerek, daha lekesel ve çizgisel bir motifselliği bu yıllarda benimseyen Eyüboğlu, yerel ve özgün değerlerden kopmayarak sanatını icra etmeye devam eder.
Yaratma gücünün sınırlarını zorlayan ve geleneksellikten asla kopmayan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirsel yanı da eserlerinde hayat bulmuştur: “Şiiri şekil bulmuş resim, resmi şekillenmiş şiir” şeklinde düşünen sanatçının çalışmalarını dikkatle incelersek, aslında her resminde bir şiir, her şiirinde bir resim görmemiz mümkündür. Bu da Eyüboğlu’nu bir sanatçı olarak biricik yapan etmenlerin başında gelir.
1953-1960 yılları, Eyüboğlu’nun sanat yaşamında büyük boyutlu mozaiklere ağırlık verdiği bir dönemdir. Bu süreçte Hilton ve Divan otellerinde ve KLM İstanbul merkezindeki panolar gerçekleştirir. Bununla beraber 1958 Brüksel Exposu’nda yer alan Türk Pavyonu için 227 metrekarelik bir çalışma gerçekleştirerek altın madalyaya layık görülür Eyüboğlu.
Sanatçının resimsel dili 1960’larda değişime uğrar. Bunun sebebi ise dönemde yapmış olduğu Amerika ziyaretidir. Amerikan sanatında ve aslında dünyada, bu yıllarda "Soyut Dışavurumculuk" egemen olmaya başlar. Eyüboğlu’da aldığı Rockefeller bursu ile ABD’de iki yıl kalır. Bu süreç kendisini soyut denemeler yapmaya iter. Bu dönem kompozisyonları renk paletini sınırsızca kullandığı, aslında eserlerinde lirizmi daha derin hissettiğimiz çalışmalardır.
Eyüboğlu’nun aslında oldukça üretken olduğu bu süreç, kısa sürer. Türkiye’ye döndüğünde yerel konuları ve Anadolu hayatını resmetmeye devam eden sanatçı, bu dönemi takip eden on yıl içerisinde de sosyal içerikli çalışmalar gerçekleştirmeye devam eder.
Sanatçı, aramızdan 21 Eylül 1975’de ayrılmıştır. Vefatı sonrası Ankara'da “Yaşayan Bedri Rahmi” adıyla Bedri Rahmi Eyüboğlu adına bir sergi düzenlenmiştir. 2009’da ise Çorum İskilip’de Türkiye'nin ilk “Bedri Rahmi Eyüboğlu Müzesi” açılmıştır. Eyüboğlu’nun, erkek kardeşine 1942 yılında yazdığı bir mektubunda, "Ağabey dün İskilip'ten kaçtım ama nasıl, çok sevdiğim bir kadından kaçar gibi.." dediği bilinir.
Hazırladığım yazı için başvurduğum kaynaklar:
Zevkle okudum teşekkürler.Değerli ressamımızı hiç bilmediğimiz yönleriyle tanımış olduk.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu ilk olarak İstanbul Manifaturacılar Çarşısı ve Hilton Oteli girişine yaptığı mozaik tablolarıyla tanımıştım. Son derece özgün, gelenekselciliğinden kopmadan eserler üreten bu çok yönlü değerli sanatçımızdan etkilenmemek mümkün değil.
Gerçekten keyif alarak okudum. Kısa ve aydınlatıcı bir Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu tanıtma yazısı olmuş. 😊