top of page

Bir Düşünsel Sanat Pratiği: Kavramsal Sanat

Güncelleme tarihi: 4 Eki 2020

1960’lı yıllarda sanat ortamında gerçekleşen en esaslı dönüşümlerden kabul edilen sanatın nesneye artık gereksinim duyup duymadığı tartışmasıyla düşünsel sanat pratiği meydana gelmeye başlamıştır. Bununla beraber filizlenen kavramcılık, ifade formlarının bütününü kapsayan genel bir olgu halini almıştır. “Kavramsalcılık” çerçevesinde oluşan; performans, happening[1] gibi tüm gösteriler veya environmental art[2] ve enstalasyon türü düzenlemeler, arazi ve toprak sanatı şeklindeki projelerle yeşeren yeni sanatsal ifadeler, izleyiciyi estetikten önce düşünsel bir alımlama sürecine itmeye başlamıştır. Görsel beğeni ve estetik hazzı tamamen dışlayan Kavramsalcılık da ‘düşünce olarak sanat’ anlayışı; sanat yapıtına dair biçem, değer gibi unsurları yerle bir ederek eserin, sanatçının tavrından ibaret olduğunu savunmuştur. Bu anlamda sanat eserine bakış açısı, artık güzel ve çekici olanın değil, çirkin ve itici gibi görünen yapıtları bünyesine dahil ederek yeni bir akımın, hatta yeni bir hayat görüşünün de habercisi olmuştur. Estetik, öncelenen bir unsur olmaktan çok daha öteye giderek, sanat eserine yaklaşım konusunda düşünsellikten uzak, metasal bir algı olarak görülmeye başlanmıştır. Bu tavrın temelinde elbette sanat nesnesinin maddi değer oluşturan yönüne olan tepki yer alır. Metasal düşünceyi sınır dışı ederek, salt düşünceyi ilk sıraya yerleştiren kavramsal sanatçılar, sanatın geleneksel tanımını ve biçimini sorgulayan bir devrime imza atmışlardır. Bu devrimin öncüsü ise Marcel Duchamp’dır.

Marcel Duchamp, Fountain, 1917.

Duchamp’nın, kavramsal sanatın düşünsel temelini oluşturan hazır nesne olgusu, 1917 tarihli “Fountain,” yapıtıyla döneme damga vurmuş çeşitli sorular meydana getirmiştir. Malum “Fountain”, aslında bir pisuardan ibarettir. İşte bu noktada sıradan bir nesnenin sanat olarak sınıflandırılmasındaki şartları sorgulayan Duchamp, bu eserle sanatı başka bir ifade biçimiyle ele alarak, bir evrime yol açmıştır. Bu yeni önerme, 20. yüzyıl avangard ruhun bir temsili niteliğindedir. Kavramsal sanat veya neo-avangard olarak tanımlanan ifade biçimlerinin yeniden okunması adına önemli bir konumda olan Duchamp’nın sanatı, aynı zamanda sanatın beceriye dayalı olması gerektiği inancını da temelden sarsarak, sanatsal beğeniyle beraber estetiği de kavramsallaştırma yolunda yeniden biçimlendirmiştir. Bu düşünce formu, düşünsel tecrübenin birinci plana geçtiği yepyeni bir sanat anlayışını gün yüzüne çıkarmış, böylelikle de ileride oluşacak tüm sanat akımlarına birer kaynak olmuştur.

J. Kosuth, Titled (Art as Idea as Idea) Language,1967.
J. Kosuth, Titled (Art as Idea as Idea) Art,1967.
J. Kosuth, Titled (Art as Idea as Idea) Meaning,1967.
J. Kosuth, Titled (Art as Idea as Idea) Empty, 1967.


1969 tarihli “Art After Philosophy” makalesinde Joseph Kosuth, sanatı Duchamp öncesi ve sonrası olarak ikiye bölmüştür. Siyah zemin üzeri beyaz yazı ile gerçekleştirdiği Art as Idea as Idea serisindeki tanım resimlerinde sanat, dil, boşluk, anlam gibi kelimelerin anlamlarını sorgulayarak görsel alımlamadan dile, dilden de kavrama uzanan düşünsel süreçlerin perde arkasındaki dinamiklerini irdelemiştir. Geleneksel bakımdan sanat tanımının Duchamp ile bittiğini düşünen Kosuth, sanatın tek iddiasının sanattan ibaret olduğu ve bu yüzden sanatın tanımının yine sanat olduğu inancının da böylece altını çizmiştir. Bir diğer yandan 1969’daki bir röportajında zamanın sanatçısının tek rolünün “sanatın kendisinin doğasını sorgulamak” olduğunu iddia etmiştir.”[3] Sanatın ne olduğunu felsefi açıdan düşünme yoluna iten bu görüşle Kosuth, bir anlamda sanatın, sanat olarak zaten kavramsal olduğunu da öne sürmüştür.


Norbert Lynton’ın ayrıntılı kavramsal sanat düşünceleri de şu şekildedir: Kavramsal sanat, müzelerde izlenilen eserlere yapılan aşırı övgünün, birkaç saniyelik izlemle mümkün olamayacağını; sanatçının ününün, eserden duyulan hazzın yerini aldığını söyler. Kavramsal sanat bu durumu önlemeye çalışır. Sahip olunabilir, sergilenebilir nesneyi devreden çıkartır. Kavramsal sanat, sanatın herhangi bir nesneyle ve de mekânla sınırlandırılamayacağı fikrini taşır. En etkili kavramsal sanat eserleri, sıradan şeylerle en uygun düşünceleri bir araya getiren işlerdir. Estetiği dışlayıp, sanatın bir zevk alma aracı olmadığını söylerken, klasik anlamadaki sanattan en belirgin kopuşu yaşar. Bu bir maddesizlik değildir. Çünkü kavram, betimlemenin farklı bir biçim içinde görünüşüdür. Önemsenen şey bu biçim değil, metinsel içeriktir. Metinsel içeriğin anlaşılmasında biçim, bir araçtır. (Lynton, 1989:339,340,341)[4]

Bambaşka bir tanımlamayla karşımıza çıkan sanat, sanatın kendisi için var olduğu düşüncesini akla getirmekle beraber, her şeyin sanat olabileceği görüşünü de ortaya koyar. Estetiğin tamamen göz ardı edilip, izleyicinin görsel zevkine hitap etmeyi durdurduğu noktada, sanatın sonunun geldiği olgusu filizlenir. Bu durumda sanatın sonundan sonra sanat ne olacaktır? Sanat yapıtı olarak tanımlanabilecek herhangi bir nesnenin belirli bir görsel tanımlamaya ihtiyacı yoktur. Sanat yapıtlarının nasıl görünmesi gerektiği konusunda apriori[5] bir sınırlama yoktur, herhangi bir şey gibi görünebilirler.[6]Bu yargıdan hareketle, sanat her şeyden meydana gelebilir, basit gibi görünen birçok şey, düşünsel açıdan sanat olarak algılanırsa gerçekten de sanat olabilir. Peki üretme ve yaratma süreci denilen, sanatın sanat olması için ortaya dökülen beceri odaklı yapıt oluşturma algısı ne olacaktır?

Sanat eğer Hegelci anlamda estetiği yok sayarak son bulmuşsa, yapıtların kavramsallaşmaya uğrayarak birer görüngü oluşturması elbette basitleşmiş bir edimdir. Fakat eserin basit olması, sanat olmaması gerektiği anlamına da gelmez. Sanatın sonundan bahsedilse dahi, sanatın sonundan sonra da sanatın devam ettiği / edeceği aşikardır. Sanatta yeni bir çağın habercisi olarak baş göstermiş Kavramsalcılık; içinde bulunduğumuz çağda, sanatın mimesis teorisi ve ideolojilerinden tamamen kurtulduğunu da ifade eder. Danto’nun da dediği gibi, yeni bir estetik kavrayış, zorunluluktur. Bunu belki sanat tarihinin yeniden şekillendirilmesi, belki de salt bir sanat eleştirisi olarak düşünün. Kavramsal sanat hangi açıdan bakılırsa bakılsın, sanata yeni bir boyut kazandırmıştır.



[1] Teatral doğası olup senaryo dahilinde olmadan, doğaçlama yoluyla yapılan bir çeşit sanatsal etkinliktir. Slayt gösterileri, dans, koku ve tat gibi hislere hitap eden etkinliklerin sahnelenmesi ve tecrübe edilmesi ön plana çıkar. Birçok örneğinde izleyici katılımı önemlidir ve ortaya çıkan estetik etki, tecrübe edilen etkinliklerin bileşimidir.

[2] Çevresel sanat, hem sanatta doğaya tarihsel yaklaşımları hem de daha yeni ekolojik ve politik olarak motive edilmiş eserleri kapsayan bir dizi sanatsal uygulamadır.

[3] Joseph Kosuth, Art After Philosophy, Studio International (Ekim 1969), ayrıca Ursula Meyer,Conceptual Art(New York: E.P. Dutton,1972), s.155-70.

[4]Binnaz Koca, Kavramsal Sanat, İnönü Üniversitesi Kültür ve Sanat Dergisi, 2017, s.97. [5] Kelime anlamı olarak önsel demektir. Genel kullanım alanı felsefedir. Deneyden önce olan anlamında kalıplaşmıştır. Deneyle kanıtlanamayacak olgular için kullanılır. [6] Arthur C. Danto, Sanatın Sonundan Sonra Çağdaş Sanat ve Tarihin Sınır Çizgisi, 2014, s.39.


61 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page