top of page
Yazarın fotoğrafınazperi

Sanat Tarihinde Kuram Geliştirme

Güncelleme tarihi: 13 Ağu 2020

Bir sanat tarihi çalışması için kuram oluşturmak, sanat tarihçisinin en büyük gereksinimidir. Bu anlamda bir kuram üzerinden sanatı ve sanat yapıtını yorumlamak, her çağda görülen bir durumdur. Kuram oluşturma da belirli dinamiklerden söz edecek olursak, biçimci bir gözle sanat tarihine bakan Heinrich Wölfflin’den başlayabiliriz. Wölfflin, oluşturduğu beş kavram çiftiyle iki biçemi (Rönesans ve Barok) çözümlemekten söz eder.[1] Biçimsel çözümleme, sanat yapıtının görsel ve fiziksel yanlarına ilişkin yöntem ve soruları içerir. Bu soruların yanıtları için dış kaynağa başvurulmaz. Bir diğer yandan, yapıtı bağlamsal olarak çözümlemek, onu bir sonraki, daha geniş bağlamında düşünmekle ilgilidir. Bağlam çözümlemesi, biçim çözümlemesinin aksine, yapıtı dıştan değerlendirip başka kaynaklardan yararlanmayı gerektirir. Bu noktada yapıtı belli bir kültürel anda anlamaya çalışarak yapıtın sosyolojik, siyasal, manevi ve ekonomik önemine bakarak ele almak, yöntem geliştirmede yardımcı olabilecek unsurlardandır.[2]

Farklı kültürler ve farklı zamanlarda bir sanat yapıtının neyi ifade ettiği, nerede ve nasıl sergilendiği ve insanların bu yapıta verdiği tepkiler her zaman tartışmaya açık olmuştur.[3] Buna örnek olarak, Raphaello’nun “Başkalaşım” yapıtını ele alabiliriz. Wölfflin ile beraber Burckhardt ve Goethe’de yapıta dair, resmin geleneksel birlik önermesine uygunluğu veya klasik Rönesans kalıplarını zorlaması açısından çeşitli düşünceler üretmişlerdir.[4] Ne var ki Başkalaşım yapıtı bunun ötesinde, biçemsel değerleri çoktan aşmış bir değerlendirme gerekliliği sunar. Peki gelenekselleşmiş kalıpların dışına çıkılması, yapıtın başarısız olduğu anlamına mı gelir? Yapıtı illa yerleşmiş yöntemler üzerinden okumak mı doğru çözümlemeye iter?

Resmi biçimci bir bakış açısıyla kavramaktan çok, ona anlamsal açıdan yeni bir ufuk açan Gombrich, yapıtı şu şekilde değerlendirir: Resmin üst bölümünde, İsa’nın Başkalaşım yoluyla şekil değiştirmesi, alt bölümünde ise cin çarpmış çocuğun iyileştirilmesi sahnesi yer alır. Gombrich, dokuz Havariyle beraber İsa’nın bu çocuğu iyileştirmeye çalıştığını fakat başarılı olamadıklarını söyler. Bunun sebebi Petrus’a duyulan kıskançlıktır ve bu günahtan dolayı Havariler bir mucizeyi gerçekleştirmekten mahrum kalır.[5] Burada asıl ilgilenmemiz gereken konu Gombrich’in yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre resim, Primatus Petri ve buna bağlı olarak Primatus Papae savını destekleyen bir örnek teşkil eder.[6]Fakat Gombrich’in resme ilişkin ortaya attığı tarihsel ve politik arka planı bütünüyle devre dışı bırakan bir başka yorum söz konusudur.[7] Prof. G. Bendersky, resmin alt kısmının bu şekilde yorumlanışını tümüyle yanlış görür. Ona göre İncillerde saralı veya cin çarpmış olarak tanımlanan çocuk, sara nöbetinin ortasında değil sonunda olup, çocuğun ağzından çıkan ise kötü ruhlardır. Bu durumda açık ağzın nöbet sırasında bir çığlık değil, şeytanın kaçışını simgelediğini belirterek Raphaello’nun “iyileştirilmiş bir çocuk” imgesi sunduğunu düşünür.[8] Burada değerlendirmeye alınması gereken, bu derece önemli bir yapıtı salt bir kuram ve çizgi üzerinden okumanın yeterli olmayabileceğidir. Hiç şüphesiz Burckhardt’ın da savunduğu gibi, sanatı geniş kültürel bir alanda çalışmak adına, yapıtın yaratıldığı dönemi yeniden oluşturmak, çözümleme adına yardımcı olabilecek etkenlerdendir.

Bir diğer yandan, sanat tarihinde yöntem oluşturma ihtiyacının kaynağı yorumlamadan gelir. Yorumlama ise sanat yapıtını irdelemeden bırakamama güdüsünden dolayı ortaya çıkar.[9] Peki bir yöntem oluşturmak adına sanat yapıtına dair alabildiğine yorum yapmak okuyucu da nasıl bir etki bırakır? Şüphesiz bu durum sanatı bir kullanım nesnesi, zihni ehlileştirecek bir şey düzeyine indirger.[10] Fakat yorum bir ihtiyaçtır ve gerekli olduğu yerlerde, gerekli duyulan düzeyde yapılmalıdır. Bunun içinse güçlü bir araştırmacı kimlikle şekillenen yetkin bir us gereklidir. Yorumun ne fazlası ne de azı yapıta bir şey katar. Bu anlamda ölçülü yorumu, yöntem geliştirirken bir dinamik olarak düşünmek yanlış olmaz.

Bununla beraber yapıtın dönemi de değerlendirmeye alınması gereken bir husustur. Alois Riegl, aynı Wölfflin gibi bir dönemi diğerinden daha iyi bulmaz, her birinin kendine özgü olduğunu ve ona göre çalışılmayı hak ettiğini söyler.[11]Riegl’in çalışması, ileride alımlama estetiğinin alanına girecek bir kavrayışı, belli bir anda ve tarihsel bir süreç içinde bir sanat yapıtının algılanışının dinamiklerini ortaya koyarak öncü bir rol üstlenmektedir.[12] Kunstwollen’ı merkeze alan böylesine bir bakış açısı; dönemi okumanın ve yapıtın içine girmenin anahtarı olduğunu savunur. Burada asıl olan, bir yapıtın döneminden ayrı düşünülemeyeceği olgusudur. Bu olgudan bağımsız olarak bir yöntem oluşturmak, yeterli sonuç vermeyebilir.

Bazen bir yapıtın ifade ettiği şey, yapıtı yaratan ve onu okuyanların yapıta ilişkin farklı değerlendirme ve görüşlerine ulaşılsa dahi tam olarak anlaşılamaz. Gombrich’e göre sanat tarihi genellemeci tutumlarla yazılamaz, her bir yapıtın kaynaklara dayanılarak açıklanışı, sanat tarihindeki değişimlerin sorgulanmasında yaşamsal bir önem taşır.[13]

Sanat yapıtının her yeniden değerlendirildiğinde sonuçlarının farklı çıkması sanatın doğasında olan bir şeydir.[14] Bu yüzden sanat tarihi incelemesinde bir kuram oluşturmak, birden fazla parametrenin bir araya gelmesiyle elde edilecek bir süreci ifade eder. Tek taraflı bakıldığı zaman yapıt çözümlenmiş gibi görülebilir, fakat çoklu bir bakış açısı yapıta dair yeni belirimler meydana getirecektir. Böylelikle hem daha zengin, hem de daha gelişime açık bir çözümleme sürecinden bahsedilir.

[1] Uşun Tükel, Resmin Dili İkonografiden Göstergebilime, 2005, s.9 [2] Anne D’Alleva, Sanat Tarihi Nasıl Yazılır?, 2015, s.52 [3] Aynı eser, s.69 [4] Uşun Tükel, Resmin Dili İkonografiden Göstergebilime, 2005, s.32 [5] Aynı eser, s.33 [6] Uşun Tükel, E.H.Gombrich: Resimde Anlam Sorunu, 1995, s.92 [7] Uşun Tükel, Resmin Dili İkonografiden Göstergebilime, 2005, s.34 [8] Uşun Tükel, Resmin Dili İkonografiden Göstergebilime, 2005, s.33 [9] Susan Sontag, Sanatçı: Örnek Bir Çilekeş, 2018, s.14 [10]Aynı eser, s.17 [11]Anne D’Alleva, Sanat Tarihi Nasıl Yazılır?, 2015, s.156 [12]Alois Riegl, Hollanda Resminde Grup Portreciliği, 2019, s.16 [13] Uşun Tükel, E.H.Gombrich: Resimde Anlam Sorunu, 1995, s.39 [14] Cebrail Ötgün, Sanat Yapıtına Yaklaşım Biçimleri, 2009, s.160

30 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


  • Instagram
bottom of page